Anayasa Mahkemesi'nin Etkin Soruşturma İlkesi Çerçevesinde Mehmet KÖKTAŞ Kararı Hakkında İnceleme Yazısı





I.                İNCELEME KONUSU KARAR :

Başvuru Numarası    : 2018/35775

Karar Tarihi              :10/03/2021

Resmi Gazete Tarihi : 01/04/2021          Sayı : 1441

II.              OLAYIN ÖZETİ :

Başvuran Mehmet KÖKTAŞ’ın oğlu M.K. Çobanpınar Mezrasında 7. Hudut Alayı 1. Hudut Taburu 3. Hudut Bölük Komutanlığı emrinde sözleşmeli piyade er olarak askerlik görevini ifa ederken 21.06.2018 tarihinde ateşli silah yaralanması sonrasında helikopterle kaldırıldığı Yüksekova Devlet Hastanesinde yaşamını yitirmiştir.

 Tutanaklara ve ifadelere yansıyan oluşa göre M.K’nın 01.30-3.30 saatleri arasında nöbeti sırasında saat 03.15 sularında nöbet kulesi tarafından 2 kez atış sesi gelmesi üzerine Gece AMM Çvş. T.B. sesin geldiği bölgeye kontrol amacıyla gitmiş, M.K.’nın yerde yattığını görmesi üzerine Uzm. Çvş. A.K ve Ütğm.C.K.’ya haber vererek nöbet yerine birlikte gittiklerinde  M.K’nın başından vurulduğunu tespit etmişlerdir.  Shh. Uzm. Çavş. Y.E.K. ilk yardım uygulaması için C.K. tarafından çağrılmıştır ve M.K.’nın nefes aldığının görülmesi üzerine Helikopter vasıtasıyla M.K. hastaneye sevk edilmiştir.

Olay üzerine Yüksekova CBS tarafından derhal ve resen soruşturma başlatılmış ve Cumhuriyet savcısı kolluk görevlileri ile Olay Yeri İnceleme Ekibi (OYİ) görevlendirilerek talimatlar verilmiştir. Ancak CS Kolluk görevlileri ile OYİ Birimi “olay yerinin teröre müzahir bölge olması ve bölgeye yapılacak karayolu seyahatinde terör saldırısıyla karşılaşma ihtimali bulunması nedeniyle olay yerine sevk edilemediği” bildirilerek olay yerine intikal edilmemiştir.. Olay yerinin fotoğraf krokisi Çobanpınar Komutanlığınca tanzim edilerek gönderilmiştir.

Ölü muayene işlemi olay tarihinde hastanede adli tabip ve adli patalog olmadığı için nöbetçi doktor tarafından gerçekleştirilmiştir. Ölü muayene işlemi neticesinde “ Baş kısmından alın orta alt kısmı iki kaş arası 4 × 3 cm genişlikte mermi girişinin olduğu mermi giriş de yakın mesafeden atış yapıldığına ilişkin yanık izlerinin mevcut olduğu, kafa kemiğinde çoklu parça kırığın mevcut olduğu, mermi girişinin dairesel yıldız şeklinde olduğu, bunun sebebinin G3 silahına takılı alevgizleyen aparatı sebebiyle olduğunun değerlendirildiği, kafasının arka kısmında 7 × 3  cm boyutlarında düzensiz mermi çıkışının olduğu görüldü.

Bilirkişi Doktor Beyanında ;

…..ölüm sebebinin muhtemel ateşli silah yaralanmasına bağlı baş ve beyin bütünlüğünün bozulması ve kan kaybı olduğu kanaatindeyim.

Klasik otopsi yapılmasının gerekli olmadığı kanaatindeyim.” Şeklinde rapor tanzim edilmiştir.

Dosyadaki Muhafaza altına alma tutanağında “Olay yerinde M.K’nın yanında kendisine zimmetli …9 seri numaralı şarjörü takılı ve emniyet mandalı eski konumunu gösterir şekilde G3 Piyade Tüfeği, üzerinde hücum yeleği ve hücum yeleğinin ceplerinde 4 adet G3 Piyade Tüfeğine ait şarjörü bulunmuştur. …. Olay yerinde boş kovan bulunamamıştır. …9 seri numaralı G3 piyade tüfeği ve takılı şarjörü, tüfeğe takılı şarjörün incelenmesi sonucunda tespit edilen şarjöre basılı şekilde 17 adet ve tüfeğin atım yanında 1 adet olmak üzere toplamda 18 adet mühimmat muhafaza altına alınmıştır. M.K.’nın yatak ve dolabında yapılan kontrolde herhangi bir mektup ve benzeri yazıya rastlanmamıştır.”bulguları yer almaktadır. Dosyadaki taşınır mal senedine göre müteveffaya 5 adet komple dolu şarjör, 100 adet 7,62 mm fişek teslim edilmiştir.

Olay hakkında idari tahkikat yapılmış ve M.K’nın sakin, sessiz, emir verdiğinde yerine getiren, psikolojik problemi bilinmeyen kişilik yapısına sahip olduğu bilgisine ulaşılmış “Meydana gelen olayda; personelin intiharına sebebiyet verebilecek somut bir bulguya rastlanmadığı (borç, ailevi sorunlar, kız arkadaş, fena muameleye maruz kalma vb.), içine kapanık, sessiz sakin yapıda olan personelin anlık bir düşünceyle intihar ettiği, herhangi bir personelin...kusurunun bulunmadığı” tespitleri yapılmış ve personelin intihar ettiği belirtilmiştir.

 Başsavcılık tarafından Kriminal Laboratuvarından temin edilen 20/7/2018 tarihli rapora göre incelenmeye gönderilen  1  adet '...9' numaralı 7.62x51 mm çapında Türkiye yapısı, G3 marka tüfek ve şarjörü ve  18 (on sekiz) adet 7.62x51 mm çap ve tipinde muhtelif ibareli fişek… üzerinde herhangi bir iz olmadığı tespit edilmiştir.

 Mukayese konusu bulgu: [M.K.ya] ait olduğu belirtilen parmak izi ve fotoğraf kayıt formuna alınmış parmak izleri ve avuç izi kayıt formuna alınmış avuç izlerinin 16 Temmuz 2018 günü saat 11.00 itibarıyla OPTES veri tabanlarının son durumuna göre yapılan araştırmasında, OPTES veri tabanlarında kayıtlı herhangi bir parmak ve avuç izi (Aday olarak listelenen) ile aynı olmadığı”  tespit edilmiştir.

Başsavcılık tarafından Kriminal Laboratuvarından temin edilen 31/7/2018 tarihli rapora göre incelemeye gönderilen

1. P. Söz. Er [M.K.ya] ait olduğu belirtilen birer adet sağ el, sol el ve yüz bölgesinden atış artığı transfer kiti ile alınan 3 adet svap.

2. P. Söz. Er [M.K.ya] ait ... Birer adet; haki renkli aşırı kanlı kar maskesi ve kompozit başlık. Üzerinde yapılan analizler neticesinde;

1. P. Söz. Er [M.K.ya] ait tüm swaplar üzerinde atış artıkları tespit edilmiştir.

2. P. Söz. Er [M.K.ya] ait kar maskesinin alın üst bölgesinde yaklaşık (7x5) cm ebadında bir adet delinme (D.N.:1), kafa arka bölgede yaklaşık (3x3) cm ebadında bir adet delinme (D.N.:2); kompozit başlığın kafa arka bölgesine denk gelen bölgede yaklaşık (1,5x1,5) cm ebadında bir adet delinme (D.N.:3) ve bu delinmenin hemen üstünde yırtılma tarzında delinme (D.N.:4) olduğu tespit edilmiştir. Kar maskesi ve kompozit başlık üzerinde atış artıklarına rastlanmamış olup, üzerinde bulunan delinme bölgeleri etrafında atış artıklarına rastlanmamış olup, fiziksel ve kimyasal bulgular örtüşmediğinden atış mesafesi konusunda herhangi bir değerlendirme yapılamayacağı kanaatine varılmıştır. (NOT: Kompozit başlığın yırtılma tarzı delinme bölgesi içerisinde bir adet mermi çekirdeği olduğu tespit edilmiştir.)”

 

 

III.           MERCİLERİN ÇÖZÜM ŞEKLİ

A.    Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığının Çözüm Şekli

Başsavcılık tarafından 24.07.2018 tarihinde "...7 numaralı nöbet mevzi olarak tabir edilen noktada nöbet tuttuğu esnada birlik personelinin ilgili noktadan silah sesi duyması üzerine olay yerine gittiklerinde müteveffanın yerde yatar vaziyette olduğu, elinde bulunan ve müteveffaya zimmetli G3 piyade tüfeğinin şarjörü takılı, emniyet mandalı seri konumu gösterir şekilde ve müteveffanın başından vurulmuş vaziyette olduğunun görülmesi üzerine sedye ile ivedi olarak hastaneye kaldırıldığı, ancak yapılan müdahaleye rağmen yaşamını yitirdiği olayla ilgili soruşturma işlemlerine başlanılmışsa da,

Edinilen tanık beyanları, olay tutanağı ve yapılan ölü muayene işlemi neticesinde müteveffanın kendisine zimmetli bulunan piyade tüfeği ile intihar ettiğinin anlaşıldığı, söz konusu intihar olayıyla ilgili herhangi bir üçüncü kişiye kusur atfedilemediği, herhangi bir suç unsuruna rastlanılamadığı anlaşılmakla..." gerekçesi ile KYOK kararı verilmiştir.

Karar üzerine Mehmet KÖKTAŞ tarafından MK’nın annesiyle telefonda görüşerek evlenmek için bir aday aramalarını söylediğini, bu sebeple intihar etmiş olamayacağını belirterek KYOK kararına itiraz edilmiştir.

B.    Yüksekova Sulh Ceza Mahkemesi’nin Çözüm Şekli

Mehmet KÖKTAŞ’ın itirazı 10.10.2018 tarihinde reddedilmiştir.

IV.           ÇÖZÜMLENMESİ GEREKEN HUKUKİ SORUN

Başvuru konusu olay hakkında tam ve etkili soruşturmanın yürütülüp yürütülmediği ve bu kapsamda müteveffanın yaşam hakkının korunup korunmadığı hususu ile ;

Başvurucu Mehmet KÖKTAŞ’ın ve diğer aile üyelerinin bilgisine başvurulmadığı bu sebeple soruşturmaya etkin katılımının sağlanamadığı iddialarına ilişkin hukuki değerlendirmelerin yapılması gerekmektedir.

V.               DEĞERLENDİRMELER

Anayasa Mahkemesi tarafından ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. Maddesinin gerektirdiği etkinlikte olabilmesi için ;

-        Soruşturma makamının olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçmesi

-        Olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit edilmesi

-        Soruşturma sürecinin kamu denetimine ve menfaat sahiplerinin soruşturma sürecine katılabilmesi yolunun açık olması gerektiği

-        Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi ve soruşturmada görevli olan kişilerin olayların içinde olan veya olması muhtemel kişilerden bağımsız olması

-        Soruşturma makamı tarafından elde edilen tüm bulguların objektif şekilde değerlendirilerek olayın sebebinin nesnel ve tarafsız analiz edilmesi

Gerektiği vurgulanmış ve etkili soruşturma için temel kriterler belirtilmiştir.

Etkin Soruşturma ilkesi yönünden yapılan değerlendirmede Anayasa Mahkemesi tarafından KYOK kararına karşı yapılan itirazın değerlendirilmesi süreciyle birlikte soruşturma aşamasının 4 aylık sürede sonuçlandırıldığı bu sebeple soruşturmanın makul sürede sonuçlandırıldığına kanaat getirilmiştir. Ancak olay yerine OYİ Biriminin intikal etmemesi sebebiyle detaylı olay yeri incelemesi yapılamadığı bu nedenle olay yerinin fotoğraflanması ve krokinin çizilmesiyle yetinilmek zorunda kalındığı, bununla birlikte soruşturma kapsamında herhangi bir tanık beyanı alınmamış olması ve sadece kısa ve detaysız beyanları içeren Bilgi Alma Tutanaklarıyla yetinilmiş olmasını soruşturmanın bağımsız ve tarafsızlığı açısından önemli bir eksiklik olarak değerlendirmiştir.

Yine ölü muayenesinin yapılmasına rağmen CBS tarafından otopsi yapılmasına gerek olmadığı değerlendirilerek otopsinin yapılmaması, müteveffanın hastaneye hava yoluyla sevki gerçekleşmesine rağmen Adli Tıp Grup Başkanlığının bulunduğu şehre sevkinin gerçekleştirilmemesi; M.K.ya ait tüfekte parmak izine rastlanmadığı ve bunun nasıl mümkün olabileceğine dair bir görüş bulunmaması, Kriminal Laboratuvarı tarafından M.K.nın kompozit başlığında olduğu tespit edilen ve deforme olduğuna dair bir tespit bulunmayan mermi çekirdeğinin niteliğine ve müteveffanın tüfeğinden atılmış olup olmadığına dair bir inceleme yapılmadığı, Kriminal Laboratuvarı raporuna göre tüfeğin tetiğini düşürmek için 5,7 kg kuvvet gerektiğinin tespit edildiği, ölü muayenesini gerçekleştiren doktorun adli tıp konusunda bir uzmanlığının olmadığı hususları göz önüne alındığında müteveffanın otopsisinin yapılması suretiyle öncelikle atış mesafesinin kesin olarak tespit edilmemesinin, müteveffanın başında oluşan 4x3 cm ve 7x3 cm ebadındaki giriş ve çıkış delikleri şeklindeki ateşli silah yarasının uzun namlulu, ateşli bir silah olan G3 tüfeğiyle ateş edilmesi hâlinde oluşmasının mümkün olup olmadığının, ayrıca olay anında müteveffanın başındaki kompozit başlığın yaranın oluşma derecesine etkisinin tespit edilmemesinin ölüm olayını aydınlatabilecek delillerin soruşturma sırasında toplanması bakımından kayda değer bir eksiklik olduğu değerlendirilmiştir.

Bunların yanı sıra Müteveffaya teslim edilen fişeklerden 2 adetinin eksik olduğu tespit edilmiş ancak boş kovanlar olay yerini inceleyen askerler tarafından bulunamamıştır. Müteveffaya ait G3 tüfeği ile tetiği düşürmek için gerekli olan 5,7 kg kuvveti uygulayarak başına nasıl ateş edebileceğine dair bir değerlendirme yapılmaması,  olay yeri ile ilgili olarak müteveffanın ve silahın konumu ve durumu hakkında olay yeri incelemesi yapan personelin bilgisine dahi başvurulmaması ve olayın gerçekleşmesi koşullarının aydınlatılmamasını etkili soruştura ilkesi ile bağdaşmayan eksiklikler olarak değerlendirmiş ve bu sebeplerle Anayasanın 17. Maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul yönünden ihlal edildiğine, soruşturmanın yeniden yapılması için Yüksekova CBS’na Gönderilmesine karar vermiştir.

Başvurucunun soruşturmaya etkin katılımı sağlayamadığı iddiasına ilişkin yapılan değerlendirmede, Başvurucunun ve müteveffanın yakın ailesinin beyanlarının dosyada bulunmadığı ancak başvurucunun dosyayı takip etme ve soruşturmaya katılma isteğinde bulunup da katılamadığına ilişkin bir bulguya rastlanamadığı, başvurucunun soruşturma dosyasının bir örneğini alabilme imkanının bulunduğu ve KYOK kararına karşı itirazını sunabildiği gözetilerek bu iddianın kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

 

VI.           GÖRÜŞ

 

Buraya kadar olan kısımda Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karara dayanak olan olay ve hususlar ile bu hususların değerlendirilmesi sonucu mahkemede oluşan kanaat ve neticeten verilen karar kısaca anlatılmaya çalışılmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesinde “Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme’nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar”. Hükmü ile taraf devletlere temel hakların sağlanması ve korunması sorumluluğu yüklenmektedir. İnceleme konumuz olan olayda tartışılan yaşam hakkı hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesi hem de Anayasamızın 17. Maddesi ile devletimizin yetkisi dahilinde vaki olan olaylarda sorumluluk yüklenmektedir.

Etkin soruşturma yükümlülüğü yasal anlamda bir normdan doğmamış Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ( AİHM )  içtihatları ile ortaya çıkmıştır. “Etkin soruşturma yükümlülüğü, AİHS ve AİHM kararları çerçevesinde Etkin Soruşturma Yükümlülüğü olan haklardan birinin ihlali halinde, iç hukuk bakımından devletin yetkili makamları tarafından, bir hak ihlali ile ilgili olarak gerekli incelemelerin ve araştırmaların yapılarak sorumluların belirlenmesi ve cezalandırılabilmeleri için yargılanmalarının sağlanması şeklinde tanımlanabilir.”

Etkin soruşturma ilkesi adı üzere özellikle dosyanın soruşturma aşamasında iken olgunlaştırılmış olması anlamına gelmektedir. Bir soruşturma esnasında etkin soruşturmanın gerçekleştirip gerçekleştirilmediği her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu durum suç tiplerinin her birinin kendine özgü olmasının ve suçun objesi olan insanın fiillerinin farklılık göstermesinin tabi sonucudur. Ancak her suç tipi bakımından aranan bir takım temel kıstaslar vardır. Bu kıstaslar Anayasa Mahkemesi Kararında da belirtildiği üzere;

-        Soruşturma makamının olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçmesi

-        Olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit edilmesi

-        Soruşturma sürecinin kamu denetimine ve menfaat sahiplerinin soruşturma sürecine katılabilmesi yolunun açık olması gerektiği

-        Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi ve soruşturmada görevli olan kişilerin olayların içinde olan veya olması muhtemel kişilerden bağımsız olması

-        Soruşturma makamı tarafından elde edilen tüm bulguların objektif şekilde değerlendirilerek olayın sebebinin nesnel ve tarafsız analiz edilmesi gerekliliğidir.

Bu kıstaslardan birinin eksik olması etkin soruşturma ilkesinin ağır ihmali anlamına gelmektedir.

Temel haklar arasında yer alan yaşam hakkının korunması ise kişinin yaşamını tehlikeye atan bir olayın meydana gelmesi halinde Devletin yetkili organları    tarafından -ki ülkemiz bakımından bu genellikle Cumhuriyet Savcılıkları vasıtasıyla sağlanmaktadır-  gerekli araştırmaların yapılarak bu tehlikenin önlenmesini ve kişinin yaşamının korunmasını kapsar. Bu fonksiyonunun yanı sıra meydana gelen fiilin tehlike boyutunu aşarak kişinin yaşamını kaybettiği durumlarda gerekli soruşturmanın yapılarak fiilin nedenlerinin ve faillerin tespiti ile cezalandırılmalarını sağlayarak korunmasını da kapsamaktadır. Bu bakımdan yaşam hakkının korunması amacına etkili soruşturma ilkesinin hizmet ettiği söylenebilir.

Olayımız bakımından inceleme konusu olan Etkin Koruma İlkesinin uygulaması ve neticeten yaşam hakkının korunması üzerine Anayasa Mahkemesinin yapmış olduğu olay yeri incelemesi, olayı aydınlatacak delillerin toplanması ve bunların incelenmesine ilişkin değerlendirmelerin çoğuna katılmaktayım. Bu sebeple bu hususlara ilişkin açıklamalar yukarıda zikredildiğinden tekrarlama gereği duymuyorum. Görüşlerim kısmında yapılan değerlendirmeler, mahkeme kararında eksik veya uygulama bakımından doğru bulmadığım hususlara yönelik olarak paylaşılmaktadır.

 Kararın tam metninde 48 ve devamı numaralı paragraflarda yapılan “Bu bağlamda olayın terörle mücadele harekât bölgesinde olan bir komutanlıkta gerçekleşmesi ve buraya kara yolu ile yapılacak bir seyahatte terör saldırısına uğrama ihtimali olması nedenleriyle Cumhuriyet savcısı ve OYİ Birimi görevlilerinin olay yerine gidemediği görülmüştür (bkz. § 10). Bu nedenle detaylı olay yeri incelemesi yapılamamış, müteveffanın görev yaptığı komutanlıkta görevli askerler tarafından olay yerinin fotoğraflanması ve krokisinin çizilmesiyle yetinilmek zorunda kalınmıştır (bkz. § 11). Aynı şekilde müteveffaya ait kar maskesi, kompozit başlık ve tüfek gibi önemli deliller de aynı askerler tarafından muhafaza altına alınarak OYİ Birimi görevlilerine teslim edilmiştir (bkz. § 13).

Terörle mücadeleden doğan zorunlu şartlar gözönünde bulundurulduğunda soruşturmanın kendine özgü şartları nedeniyle bu hususların soruşturmanın bağımsızlığını zedelediğini değerlendirmenin mümkün olmadığı belirtilmelidir görüşüne katılmamaktayım. Zira her ne kadar OYİ Birimi ve CS Kolluk görevlileri mücbir sebeple olay yerine intikal edememiş olsa da Olay yerinin önemi göz önüne alındığında olay yerine ekiplerin sevk edilemediğinin hemen ilgili savcılığa bildirilmesi, ardından savcılık tarafından olayın meydana geldiği yer idaresi ile derhal iletişime geçilmesi gerekmektedir. Savcılık tarafından olayda adı geçen şahıslar haricinde bir ekip oluşturulması ve normal şartlar altında OYİ’nin yapması gereken talimatların ilgili yer idari amirliğine bildirilerek ilgili incelemelerin yapılmasının sağlanması gerekmektedir.

Nitekim CMK 161/4. Maddesinin Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.” Açık hükmü gereğince soruşturmanın etkili ve hızlı ilerleyişini sağlamak amacıyla her türlü kamu kurumu savcılığın taleplerini yerine getirmek mecburiyeti altındadır. Savcılık tarafından olay yerinin önemi ve yapılması gereken incelemelerin kuruma bildirilmemiş olmasının soruşturmanın şeffaflığını ve etkinliğini bozduğu kanaatindeyim. Savcılığın bu bildim ve talimatı yapmaması olay yerinde mevcut delillerin yok olmasına sebebiyet vermiş dahası olay yerinin bütününün değerlendirilmesini engellemiştir. Olayı aydınlatacak delillerin yok olmasının muhtemel olduğu bir durumda soruşturmanın etkin yürütüldüğünden bahsedilemeyecektir.

Devamında Başvurucu Mehmet KÖKTAŞ’ın ve diğer aile üyelerinin bilgisine başvurulmadığı ve bu kişilerin soruşturmaya dahil edilmediği bu sebeple başvurucu tarafından soruşturmaya etkin katılımın sağlanamadığı iddiaların ilişkin  Olayın bildirilmesi üzerine Başsavcılığın resen ve derhâl başlattığı soruşturmada, başvurucunun soruşturmaya etkili katılım sağlayamadığı iddiasına yönelik olarak yapılan incelemede başvurucu ya da müteveffanın diğer aile üyelerinin soruşturma kapsamında beyanlarının alınmadığı anlaşılmıştır. Bu husus bir eksiklik olarak değerlendirilse de oğlunun ölümünden haberdar olan başvurucunun soruşturmayı takip ettiğine yahut soruşturma sürecine herhangi bir biçimde katılmak isteyip de katılamadığına, bu hususta bir engelle karşılaştığına dair bir bulguya rastlanmadığı, başvurucunun soruşturma dosyasından örnek alabilme imkânı olduğu, kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı itirazını sunabildiği ve itirazının bir başka merci tarafından incelenip karara bağlandığı gözetildiğinde başvurucunun meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılımının sağlanmadığını söylemek mümkün değildir.” Değerlendirmesine de katılmak mümkün değildir.

Mahkemece hükmedilen yönde bir görüşü savunmak resen soruşturma ilkesi başta olmak üzere kişilerin savunma ve soruşturmaya katılma haklarına engel oluşturmak anlamına gelir. Zira ceza hukukunun temeli olan resen soruşturma ilkesi, dosyanın aydınlatılması amacıyla her türlü işlemin adliye tarafından gerçekleştirilmesi anlamını taşımaktadır. Olayda şüpheli bir ölümle neticelenen kişinin ateşli silahla yaralanması meydana gelmiştir. Soruşturma kapsamında şahitlerin tanık ifadesine başvurulmadığı gibi intihar olgusunun tartışıldığı bir vakada müteveffanın ailesi ile iletişime geçilerek onun psikolojik durumu ve intihara meyili hakkında beyanlarının alınması mutlak surette gereklidir.

Ayrıca başvuranın soruşturma dosyasının bir örneğini her an alabilecek konumda bulunması soruşturmaya etkin katılımın sağlanabileceği anlamı taşımamaktadır. Bu adliyelerin kurulmuş olduğu yerlerde mahkemeye erişim hakkının sağlandığı anlamı ile eşdeğerdir. Bir hukuk devletinde böyle bir görüşün savunulması mümkün değildir.  Ciddi bir soruşturmaya katılımın sağlanması ilkesinden bahsedebilmek için dosya hakkında müteveffanın en yakınlarının beyanları alınarak intihar olgusu üzerinde gerekli bildirim ve tartışmaların yapılması gerekmektedir.

Bu açıklamalarla birlikte Mahkemenin değerlendirme yapmadığı bir hususa da değinmek gerekmektedir. M.K’nın ölümünden sonra dosyada yer alan İdari Tahkikat Raporunda “içine kapanık, sessiz sakin yapıda olan personelin anlık bir düşünceyle intihar ettiği, herhangi bir personelin…kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir.” tespiti ile İdari Tahkikat Raporuna dayanılarak hazırlanan iddianamede “Edinilen tanık beyanları, olay tutanağı ve yapılan ölü muayene işlemi neticesinde müteveffanın kendisine zimmetli bulunan piyade tüfeği ile intihar ettiğinin anlaşıldığı, söz konusu intihar olayıyla ilgili herhangi bir üçüncü kişiye kusur atfedilemediği, herhangi bir suç unsuruna rastlanılamadığı anlaşılmakla…” tespitlerinin hukuka uygunluğu şüphelidir.

Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde görev yapan Askeri personellerin genel sağlık ve ruhsal durumunun takibatının yapılması asıldır. Bu amaçla yürürlüğe koyulan  Millî Savunma Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri şunlardır;

   md.4/1.ç. “Lider danışmanlığı: Personelini motive ederek çalışma etkinliğini artırmak, onların ilgi alanlarını ve birlik içindeki sorunlarını öğrenerek çözümlenmesine/yönlendirilmesine yardımcı olmak maksadıyla, ilk amirleri tarafından uygulanan bir yardım işlemini…ifade eder.”

md.5/1.ç. “ Rehberlik ve psikolojik danışma hizmeti; birlik komutanı/karargâh amiri/kurum amiri, danışanın sıralı amirleri, birlik tabipleri ve diğer ilgililerin iş birliği ve eşgüdümü ile yürütülür.”

md.6 “…danışanların psikososyal sorunlarının tespiti, değerlendirilmesi ve bu sorunlara ilişkin çözüm yollarına ulaşmasına yardımcı olunmasına,…yöneliktir.”

md 16 “Amirler; rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesi amacıyla aşağıdaki görev ve sorumlulukları yerine getirir:

a)Lider danışmanlığı kapsamında veya sair suretle yapmış olduğu görüşmeler sonucunda; rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinden yararlanmasının uygun olacağını değerlendirdiği maiyetinin, birliğindeki/kurumdaki rehberlik ve danışma merkezine sevkini sağlar.

İlgili hükümlerden anlaşılacağı üzere askeri personellerin her daim ruhsal dengelerinin takibatı sıralı amirleri ve tabipler vasıtasıyla gözetilmektedir. Bu kapsamda özellikle Lider danışmanlığı uygulaması önem taşımaktadır. Bu uygulama amirlere kendi emri altında bulunan maiyetinin gözetimini sağlama yükümünü getirmektedir.

Hayatın olağan akışı içerisinde kişiler zaman zaman ruhsal bunalımlara girebilmektedir. Bu durumun uzun süreli devamı ve ağır etkileri neticesinde kişilerin intihar etme eğilimini göstermeleri de olağan bir gerçektir. Her ne kadar kişinin bu yönde düşünceleri olsa da bu eylemi gerçekleştirmeden önce ruhsal durumuna dair belirtiler gösterebilmektedir. Hele ki olayımızda olduğu gibi kişinin askeri bir ortamda olması ve günün hemen her saatinde birilerinin gözetimi altında olması halinde bir takım ruhsal bunalım belirtileri gösterebilme ihtimali vardır. Lider danışmanlığı uygulamasının düzenli yürütülmesi gerekliliği karşısında bu durumun amiri tarafından tespit edilebileceği değerlendirilmelidir.

Lider Danışmanlığı uygulamasının yanı sıra askeriyedeki personellerde intihar vakasının artması neticesinde Milli Savunma Bakanlığı tarafından bir çözüm yolu olarak oluşturulan Can Dostum uygulaması da yürütülmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde yürütülen bu faaliyete göre takım, bölük/batarya ve eşiti birlik komutanı ve kurum amirlerinin birinci dereceden sorumluluğu esas olmak üzere, birliklerde görevli her personel için yine aynı takım, kol veya tim içerisinden bir can dostu tahsis edilmektedir. Bu vasıta ile personellerin maddi ve manevi durumuna ilişkin kendi eşiti bir personel vasıtasıyla takibat yapılmaktadır.

Görüldüğü üzere sırasıyla Can Dostu, Lider Danışmanlığı, Rehberlik ve Danışma hizmetleriyle ve bunların koordineli ilerleyişi ile personelin psikolojik duruma ilişkin kurumca bilgi sahibi olunmaktadır.

Dosyada M.K.’nın Can Dostu olup olmadığı ve varsa bu personelin bilgisine başvurulup başvurulmadığı, M.K.’nın amirleri tarafından müteveffayla Danışmanlık görüşmeleri yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir. Yalnızca C.K.’nın idari tahkikat raporunda;

Aşırı sessiz ve sakin gördüğüm personele herhangi bir sıkıntısı olup olmadığını sorduğumda, askerliği severek yapmadığını ima eden sözler söyledi. Görüşmek istediği her an yanıma gelebileceğini kendisine söyledim ve yanımdan ayrıldı. Gözlemlediğim kadarıyla böyle bir davranışta bulunacak bir personel olduğunu düşünmedim.”beyanları bulunmaktadır. Yukarıda açıklanan mevzuat ve Bakanlıkça yürütülmesi öngörülen faaliyetler gereğince M.K.’nın C.K’ya askerliği sevmediğini beyan etmesinin ardından bunun sebepleri hakkında müteveffa ile görüşülmesi gerekmektedir. C.K haricindeki diğer amirleri tarafından da bu duruma benzer bir husus hakkında görüşülme yapılıp yapılmadığı öğrenilmesi gereken eksiklikler arasındadır.

Neticeten kurum tarafından yapılan “anlık bir düşünceyle intihar ettiği, herhangi bir personelin…kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir.” Değerlendirmesinin hangi gerekçelerle yapıldığı açıkça ortaya konulmalı, M.K’nın amirlerinin ve diğer personellerin detaylı bilgisine başvurulmalıdır. Bu şartlar gerçekleştirilmediği müddetçe M.K.’nın ‘anlık’ düşünceyle intihar ettiğinin ve idarenin hiçbir kusurunun bulunmadığının  net şekilde tespiti mümkün değildir.

 

ETİKETLER: #