Suç Ortaklığı Hali
BİRİNCİ BÖLÜM
SUÇ ORTAKLIĞI HALİ OLARAK YARDIM ETME
1.1. GENEL
OLARAK TÜRK CEZA KANUNUNDA YARDIM ETME
Yardım
etme, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
“Suça İştirak” başlığını taşıyan dördüncü bölümü altında “Yardım Etme”
başlığıyla 39.maddede düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında yardım eden
kişiye işlenen suç kapsamında verilecek ceza miktarı belirtilmiştir. İkinci
fıkrada ise hangi hallerde failin işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla
sorumlu olacağı sıralı ve sınırlı
şekilde sayılmıştır.
Yardım
etmeye neden olan fiil, kanunun ilgili maddesinde suç teşkil eden haksızlığın
tanımındaki fiil ile aynı olmamalıdır. Suçun işlenmesinde fiil üzerinde
hakimiyet kurmuş olan kişi fail olarak nitelendirilmektedir. Suç teşkil eden
fiil üzerindeki hakimiyetten anlaşılması gereken, tipik sonucun şahsın
hareketleri ile bizzat gerçekleştirilmesi, başka birinin iradesinin üzerinde
hakimiyet kurarak gerçekleştirilmesi veya suç üzerinde fonksiyonel olarak
hakimiyet kurarak gerçekleştirilmesidir. Bu üç durumdan herhangi biri “fiili
hakimiyet teorisi” kapsamında suç teşkil eden fiil üzerinde hakimiyet olarak tanımlanmıştır. Yardım eden ise, fiil üzerinde hakimiyet
sağlamamakta, fiilin gerçekleştirilmesine maddi veya manevi olarak katkı veya
fayda sağlamaktadır. Sağladığı bu fayda veya katkı nedeniyle yardım edenin
fiili “faillik” durumundan çıkarak “şeriklik (ortaklık)” kapsamına dahil
olmaktadır. Çünkü yardım edenin fiili, suçun tanımındaki eylemi tek başına
gerçekleştirmeye yetmemektedir.
Kanun
koyucu, faillik ile şeriklik ayrımında “ikilik sistemini” benimsemiştir. Bu kapsamda suçun işlenmesine neden olan fiil
ve unsurlar, suçun oluşumuna doğrudan neden olanlar ile oluşumu destekleyenler
olarak ayrıma tabi tutulmakta, suçun oluşumuna doğrudan neden olmayanlar, tipik
suça doğrudan neden olanlara göre daha az miktarda ceza ile
cezalandırılmaktadır. Yine bu ayrımı esas almış sistemden hareketle hukukumuzda
cezanın faile göre tayin edildiği “sübjektif sistemin” hakim olduğu
görülmektedir. Bu sistemin belirleyici unsuru “herkese kendi kötülüğünün
yoğunluğuna göre ceza” verilmesinin gerektiğidir.
Bu
kapsamda hukukumuzda suça yardım eden kişi cezalandırılır. Bu hükmü, kasten
islenen hukuka aykırı fiile bilerek ve isteyerek yardım eden kişi
cezalandırılır şeklinde anlamak gerekir. Çünkü çalışmamızın ikinci ve üçüncü
bölümünde detaylı açıklandığı üzere ancak kasten işlenmiş bir suça yardım etmek
mümkündür ve yardım edenin bu suça katılma iradesi bulunmalıdır .
1.2. 765 SAYILI
ESKİ TÜRK CEZA KANUNU İLE 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNUN YARDIM ETME KONUSUNDA
KARŞILAŞTIRILMASI
765
sayılı eski Türk Ceza Kanunu’nda, “ I-Suç işlemeğe teşvik veya suçu irtikap
kararını takviye ederek yahut fiil işlendikten sonra muzaheret ve muavenette
bulunacağını vadeyleyerek, II-Suçun ne suretle işleneceğine mütaallik talimat
vererek yahut fiilin işlenmesine yarıyacak iş veya vasıtaları tedarik ederek,
III - Suç işlenmeden evvel veya işlendiği sırada müzaharet ve muavenetle
icrasını kolaylaştırarak suça iştirak eden şahıs, işlenmiş fiille mahsus olan
ceza ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ise yirmi yıldan, müebbet ağır
cezası ise onaltı yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cazası ile
cezalandırılır. Sair hallerde kanunen muayyen olan cezanın yarısı indirilir”
hükmü bulunmaktaydı.
Eski
Türk Ceza Kanunu ile karşılaştırıldığında, yeni sistemdeki düzenlemenin de eski
Türk Ceza Kanunu ile paralel doğrultuda yapıldığı görülmektedir. Yine ikilik
sistemi kabul edilmiş, suça etki eden fiil ve faktörler yönünden ayrıma
gidilmiştir.
Bununla beraber, suça katılma kastı, 765 sayılı kanunda
açıkça düzenlenmemişti. Bu durum, 5237
sayılı kanunda, bağlılık kuralının bir gereği olarak açıkça
düzenlenmiştir. Diğer bir husus ise,
Yardım etme, 765 sayılı kanunda, 65. maddede fıkralar halinde düzenlenmişti.
5237 sayılı kanun, genel olarak sadece, yardım etme başlığı altında
düzenlemiştir. Bu hususların dışında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sadece isim
değişikliği yapmış, daha önce fer’i faillik başlığı altında düzenlenmiş olan
halleri “yardım etme” başlığı altında toplamıştır. Yardım etmeye sebebiyet veren fiillerin
maddede sayılmış olması ise hukuk düzeni açısından kolaylık sağlamaya
yöneliktir.
İKİNCİ BÖLÜM
YARDIM ETMENİN UNSURLARI
2.1. MADDİ UNSUR
2.1.1. Failin Kasıtlı Ve Hukuka Aykırı Olarak
İşlenmiş Fiili
Yardım etmeye konu olan suçun faili, yardım edilen suçu oluşturan fiili
bilerek ve isteyerek icra etmiş olmalıdır. Bir başka deyişle fail,
gerçekleştirmiş olduğu fiili ve bu fiil ile ilgili kanunda belirtilen unsurları
düşünmüş, öngörmüş ve iradesini bu fiili icra etme yönünde kullanmış olmalıdır.
Failin
suç teşkil eden fiili hukuk normları ile çatışmış olmalı ve bu çatışma sonunda
fiilin emir ya da yasak normunu ihlal etmesi, bir başka ifade ile failin emir ya
da yasak normunun içinde yapma ya da yapmama şeklindeki yükümlülüğüne aykırı
davranmış olması gerekmektedir.
2.1.2. Yardım Etme Hareketleri
Yardım
etme hareketleri, yardım etmenin en önemli şartını oluşturmaktadır. Yardım etme
hareketi gerçekleşmeden, cezalandırılabilir bir yardım etme fiilinden
bahsedilemez.
Yardım
etme hareketleri, maddi veya manevi anlamda gerçekleşebilir. Nitekim 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yardım etme hareketleri sayılmış olup, bu
hareketlerin niteliği itibariyle maddi veya manevi anlamda yardım etme
hareketleri olarak ayırmak mümkündür. Amaca yönelmiş irade, bu yönelimi bir hareketle açığa vurmuş olmalı
ve bu hareket sonucu failin işlediği suça fayda sağlanmalıdır.
2.2. MANEVİ
UNSUR
2.2.1.
Çifte Şeriklik Kastı
Yardım
eden şerik, yardım etme hareketini failin suçu işlemesindeki mevcut kastının
haricinde ayrıca bir kast ile gerçekleştirmelidir. Cezalandırılabilirliğin
dayanağını teşkil eden kast unsuru, failin suç teşkil eden fiilinde arandığı
kadar, yardım edenin suça sağladığı fayda içinde de aranmaktadır. Bu durumda
ortaya iki farklı kast çıkmaktadır; birisi failin kastı, diğeri ise yardım
edenin yardım etme hareketindeki kastıdır. Buna da çifte şeriklik kastı adı verilmektedir.
Çifte
şeriklik kastının aranmasının nedeni, fayda sağlayan hareketin varlığına ek
olarak, hareketin hukuk aleminde yarattığı etki nedeniyle suça olan faydasını
tespit etmektir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YARDIM ETMENİN KOŞULLARI VE TÜRLERİ
3.1. YARDIM
ETMENİN HUKUKİ NİTELİĞİ
Yardım
etme, Türk hukuk sisteminde suçun icrasına iştirak etmekle beraber, kanuni
tanımdaki haksızlığı doğrudan gerçekleştirmeyen, suça ortak olan hareketlerdir.
Bu durum bize “şeriklik” kavramını işaret etmektedir. Kanundaki şerikliğe ait
düzenlemeler, suçun sorumluluk alanını genişletmektedir.
Suçun
sorumluluk alanının genişletilmesi, fail dışında suça fayda sağlayan
hareketlerin de cezalandırılması sonucunu doğuracaktır. Bu durumda doğrudan
suçu işleyen değil, “suça ortak” olan
şahsın yardım eden olarak cezalandırılması durumu ortaya çıkacaktır.
3.2. YARDIM
ETMENİN KOŞULLARI
3.2.1. Birden Çok Şahıs Tarafından
Yapılan Ve Aralarında Nedensellik Bağı Bulunan Birden Çok Hareketin Varlığı
(Objektif Koşul)
Failin
suç doğuran hareketi ile yardım edenin suça fayda sağlayan hareketi arasında
nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu nedensellik, kişiye göre değişen değil
objektif ölçütlere göre belirlenmiş, objektif olarak isnat edilebilirliği
sağlayan nedenselliktir. Bu nedenle bu koşul “objektif koşul” olarak ortaya
çıkmaktadır.
765 sayılı kanun bu koşulu; ‘Bir kaç kişi bir cürüm veya kabahatin
icrasına iştirak ettikleri takdirde’, 5237 sayılı kanun ise, ‘Suçun kanuni
tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri’ şeklinde
düzenlemiştir.
765 sayılı kanun, ‘birkaç kişi’ ifadesini kullanırken, 5237
sayılı kanun, ‘her biri’ ifadesini kullanmıştır. Özü itibariyle birden fazla
kişi anlamına gelen bu ifadeler, farklı şekillerde ifade edilmiştir.
Dolayısıyla yazım farklılığı dışında öze ilişkin bir farklılık yoktur.
3.2.2. Suça Katılma Kastı (Subjektif Koşul)
Suçun
oluşmasını sağlayan neticeye götüren hareketin iradi olması gerekmektedir. Bu
iradilikten kasıt, hareketin bilerek ve istenerek işlenmiş olmasıdır.
Yardım
eden, işlenmekte olan suça sağlayacağı faydayı bilerek ve isteyerek sağlamakta,
neticeli suçlarda netice için, neticesiz suçlarda hukuken korunan menfaatin
ihlali için katkı sağlamakta ve bu katkı ile suça katılmaktadır.
İşlenmesi
konusunda irade kullanılan suç ile, katkı sağlanan suç aynıdır ve yardım eden
ile fail arasında aynı suçun işlenmesi anlamında işbirliği bulunmaktadır.
Taksirli
bir suça kasten katılma imkanı olamayacağından taksirle işlenmiş olan suça
yardım etme mümkün değildir.
3.2.3. Bağlılık
Kuralı
Yardım eden, kanunda tarif edilmiş
haksızlığı gerçekleştirmeyen suç ortağı konumundadır.
Bağlılık kuralı faillik ve suç ortaklığı
esasına dayandırılmaktadır. Buna göre fail ve suç ortakları ayrı kişilerdir ve
fail olan kişi suç ortağı, suç ortağı olan kişi ise fail olamamaktadır. Fail
olmaksızın bir suç ortaklığı ise mümkün değildir. Suçun kanuni tanımındaki
fiili doğrudan işlemeyen kişiler fail olamamakta ancak suçun işlenmesine katkı
sağladıkları için suç ortağı olabilmektedir.
Bağlılık kuralı suç ortaklarının
cezalandırılabilmesinin failin fiiline bağlı olmasıdır. Fail kanuni tarife
uygun fiili işlediği için sorumlu iken, suç ortakları başkası tarafından
gerçekleştirilen ve asıl fiil olarak adlandırılan bu fiile bağlı olarak sorumlu
olmaktadır.
Bağlılık kuralının varlığından söz edebilmek
için somut olayın durumuna bakmak gerekir. Somut olayda hukuka aykırı işlenmiş
bir fiilin varlığı ile ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması
aranmalıdır.
3.3. YARDIM
ETMENİN ÇEŞİTLERİ
Yardım
etmeye neden olan hareketler maddi veya manevi anlamda yardım etme fiilini
oluşturabilirler. Ancak bu noktada dikkat edilecek husus, yardım edenin fayda
sağlayan hareketi, suçu işleyen failin hareketi ile işbirliği şeklinde
gerçekleşmelidir. Hareket gerçekleşmemiş, sadece planlama aşamasında kalmış ise
(örneğin yardım ettiği vasıta kullanılmamış ise) yardım etmeden söz etmek
mümkün değildir.
Maddi
anlamda yardım etme:
- Suçun
işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek
- Suçun
işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını
kolaylaştırmak şeklinde tasnif edilebilir.
Manevi
anlamda yardım etme ise:
- Suç
işlemeye teşvik
- Suç
işleme kararını kuvvetlendirmek
- Suçun
işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek
- Suçun
nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde tasnif edilebilir.
3.3.1. Maddi Anlamda Yardım Etme
3.3.1.1 Suçun İşlenmesinde Kullanılan Araçları
Temin Etmek
Suçun işlenmesinde kullanılan
araçlar taşınır veya taşınmaz eşya olabilir. Ancak suç işlemede kullanılacak
araçların temini, suç işleme kararının oluşmasını sağlamamalıdır. Zira aklında
herhangi bir suç işleme konusunda düşüncesi olmayan failin zihninde suç işleme
fikrinin canlandırılması “azmettirme” konumuna gelinmesine neden
olacaktır. Bu konuda en bilinen örnek,
suç işlenmesi için silah temin etmektir.
Temin
edilen araç olmasaydı suçun işlenmesi mümkün olamayacak ise, bu durum maddi
yardıma karşılık gelmektedir. Bu araç eğer suç işleme için sağlanmış ancak
suçun işlenmesi esnasında kullanılmadıysa artık maddi bir yardımdan söz etmek
mümkün olmayacaktır. Bu durumda suç işlenmesi esnasında kullanılsın ya da
kullanılmasın, yardım etme kastı bulunan şahsın bilerek ve isteyerek fayda
sağlayacak araçları temin etmesi durumu sırf aracın kullanılmaması nedeniyle
maddi yardım olarak kabul edilemeyecek olsa da, suç kararını kuvvetlendiren
veya suça teşvik eden bir argüman olması nedeniyle manevi yardım olarak kabul
edilmelidir. Araç temininin ne
zamana kadar söz konusu olabileceği doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre
suçun işlenmesinde kullanılan araçların temini suçun icrasına başlanmadan önce
sağlanması gerekir. Diğer bir görüşe
göre ise, suçun tamamlanmasına kadar olan süreçte araç tedarik etmede müşterek
failliğin alanına girmeyen katkılar da maddi yardım kapsamında değerlendirilmelidir.
Görüşümüze
göre, suçun işlenmesinden önce araç temin edilmesi dışında, suçun işlenmesi
esnasında sağlanan araçlar müşterek faillik kapsamında değerlendirilebileceği
gibi, müşterek faillik şartları oluşmadığı takdirde, aracı temin eden kişiye
karşı hangi isnadın yapılacağı problemi ortaya çıkacaktır. Bu problemi aşmanın
yolu müşterek failliğe girmeyen durumların şeriklik kapsamında yardım eden
olarak isnat edilmesinin uygun olacağının kabulüdür. Araçları sağlayan kişi
suçun işlenmesi esnasında fiili hakimiyete ortak olamadan bir şekilde suç
işlenmesinin dışında kaldıysa, bu fiili nedeniyle suçun işlenmesine bir şekilde
katkı yapmış olması nedeniyle yardım eden olarak cezalandırılmalıdır.
Suç
işlemede kullanılacak araçların temini yönünden taşınır olması ile taşınmaz mal
olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Pusu kurulacak bir bölgede pusu için
gereken faydayı sağlayacak şekilde bir evin tahsis edilmesi ya da kullanımına
izin verilmesi yardım etme olduğu kadar, failin telefonla ulaşmasını sağlamak
için gerekli faydayı sağlamak veya failin yapacağı alışveriş için kredi kartını
kullanmasına izin vermek de yardım etme kapsamında değerlendirilmektedir.
3.3.2.2. Suçun İşlenmesinden Önce
Veya İşlenmesi Sırasında Maddi Yardımda
Bulunarak İcrasını Kolaylaştırmak
Fiilin icrasını kolaylaştırmak,
suçun icrasından önce olabileceği gibi fiilin işlenmesi esnasında da
olabilir. Ancak bu noktada dikkat
edilmesi gereken husus, yardımın suçun işlendiği sırada yapılmış olması halinde
yardım edenin fiilinin müşterek faillik kapsamına dahil olabileceği
ihtimalidir. Somut olayın durumuna göre bu kapsam incelenecektir. Örneğin, eve pencereden girmek isteyen
hırsızın merdivenini tutmak bir yardım etme fiili olarak değerlendirilmelidir.
Failin
suç oluşturan fiiline yapılan katkı veya sağlanan faydanın “dışarıdan
görülebilecek” şekilde olması gerekir.
Fiilin
icrasını kolaylaştırma konusunda somut olayın özelliği öncelikle göz önünde
bulundurulacak, kolaylaştıran fiilin, suç teşkil eden fiil ile beraber suç
üzerinde ortak hakimiyet kurulmasına imkan verip vermediği sorgulanacaktır.
Zira ortak hakimiyete neden oluyor ise artık maddi anlamda yardım etmeden
değil, müşterek faillikten söz edilecektir.
Doktrinde
özellikle “gözcülük” yapma konusu tartışmalıdır. Gözcülüğün suçun işlenmesi
açısından önemi ve ağırlığı göz önüne alınmakla beraber, bir görüşe göre gözcü
olarak beklemek, eğer bir suç teşkil eden fiilin işlenmesinde ortaklık planı
ile işleniyor ise artık maddi anlamda yardımdan değil müşterek faillikten söz
edilmelidir. Çünkü burada karşılıklı bir irade örtüşmesi yani anlaşma
bulunmaktadır.
Diğer
bir görüşe göre, gözcülük suç teşkil eden fiil üzerinde direkt hakimiyet kurmak
dışında nitelendirilemeyeceğinden doğrudan müşterek faillik kapsamında
değerlendirilmelidir.
Üçüncü
bir görüş ise, gözcülüğün hakimiyet kurma konusunda failin asıl fiili ile
bağdaşmayacağından bahisle, fiili kolaylaştırma kapsamında değerlendirilmesi
gerektiği yönündedir.
Kanaatimizce,
gözcülüğün icrası esnasında, failin suç teşkil eden fiilinin işlenmesinde
vazgeçilemez derecede katkı sağlayarak, gözcülük olmadan fiilin işlenmesinin
imkanı kalmayacak ise bu durumda ortak hakimiyet söz konusu olacaktır. Ancak
gözcülük yapan kişi gözcülük faaliyetini icra etmese de bir şekilde suçun
tamamlanma imkanı söz konusu olacak ise yardım etmeden bahsetmek mümkün
olacaktır. Ancak bu tahlil yapılırken öncelikle somut olayın özelliği göz önüne
alınmalı ve şartlar buna göre değerlendirilmelidir.
Tüm bunların yanında yardımsal katkının
mutlaka fail tarafından işlenen fiil bakımından nedensel olması da gerekir.
Zira nedensellik anlamında asgari fayda dahi sağlasa, fiilin işlenmesine
sağladığı katkı nedeniyle asli fiil ile nedensellik bağı kurulabiliyorsa yardım
etmenin varlığından söz edilmelidir.
3.3.2. Manevi
Anlamda Yardım Etme
3.3.2.1. Suç İşlemeye Teşvik
Suç işlemeye teşvik, failde mevcut olan suç
işleme düşüncesini ortaya çıkarmak olarak adlandırılabilir.
Failin suç işlemeye yönelik
niyeti mevcuttur ancak henüz suçu işlemeye karar vermemiştir. Yardım eden kişi,
failin bu niyetinin karara dönüşmesini sağlayacak telkinlerde bulunarak suçu
işlemeye yöneltmektedir.
Suç işlemeye teşvik konusu ile
azmettirme birbirine karıştırılmamalıdır. Azmettirmede failin aklında herhangi
bir suç düşüncesi bulunmamaktadır. Suça yönelik zihinsel veya fiziksel emare
bulunmamasına karşın, azmettiren failin aklında suç işleme düşüncesini
uyandırarak suça yönelmesine neden olmaktadır. Ancak suça teşvikte ise failin
aklında suç işleme düşüncesi mevcut bulunmaktadır ancak kesin karar
vermemiştir. Yardım eden, failin aklında mevcut olan suç işleme düşüncesini
bilişsel alandan uygulama alanına taşımasına teşvik etmektedir.
Teşvik
kavramının somut olaydaki tespiti her zaman kolay olmamaktadır. Failin suç
işlemeye meyilli ancak kararsız olduğu durumlarda, hakim tarafından suç işleme
kararının mevcudiyetinin tespiti kolay olmayacaktır. Çünkü kişideki
kararsızlığın derecesi ile suç işleme esnasında kararsız kaldığı anda suç
işlemeye neden olan fiilin, failin psişik alanında çözümlenmesinin incelenmesi
gerekecektir.
Azmettirme ile olan karışma
durumu dışında suç işlemeye teşvik konusunun bir başka tartışmalı alanı ise suç
işleme kararının kuvvetlendirilmesi ile suç işlemeye teşvik arasındaki
benzerlik durumudur. Bu farkın giderilebilmesi yolu, diğer maddelerde
inceleneceği üzere failin zihninde mevcut olan suç işleme kararının ortaya
çıkmış olup olmadığının tespiti ile mümkündür.
Nitekim, “…teşvik, failin suç işleme kararını desteklemek ve onu
kararını uygulamaya sürüklemektir…” ifadesi ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu
kararında suç işlemeye teşvik konusu
ile ilgili tanımlamada bulunmuştur.
3.3.2.2. Suç İşleme Kararını Kuvvetlendirmek
Suç işlemeye teşvikten farklı
olarak failde mevcut bulunan suç işleme kararı artık kesin olarak verilmiştir.
Ancak verilen karar çeşitli nedenlerle icra edilememektedir.
Suç işleme kararını vermiş kimsenin söz
konusu bu kararını destekleme ile failin karar verme aşamasından icra
hareketlerine başlama aşamasına itme durumu mevcuttur. İcra hareketlerinin başlaması için gerekli
olan suç işleme kararı failde mevcuttur ancak, suç işlemeye neden olan fiilin
icrasına başlanmasında etkili olan olay yardım eden kişinin, failin suç işleme
ile ilgili olan kararını desteklemesidir.
Her ne kadar failin suç işleme konusunda kararı olsa da, failin bu
kararını destekleyici ve pekiştirici her türlü söz ya da davranış, suç işleme
kararının kuvvetlendirilmesi anlamına gelmektedir.
Örneğin uyuşturucu satıcılığı yapan şahsın talebi olmamasına veya suç
teşkil eden fiilin işlenmesine doğrudan herhangi bir katkı sağlamasa da, başka
bir şahsın uyuşturucuyu satacak kişinin kararının kuvvetlendirilmesi maksadıyla
önünden yolu kontrol etmek için başka bir araçla ilerlemesi yardım etme
sonucunu doğurmaktadır.
3.3.2.3.
Suçun İşlenmesinden Sonra Yardımda Bulunmayı Vaat Etmek
Bu yardım etme türünde yardım eden, faile
suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunma sözü vermektedir. Yani faile
işlediği ya da işleyeceği suç nedeniyle işleme öncesi veya esnasında bir vaatte
bulunulmuştur.
Örneğin suçun işlenmesinden sonra para yardımı yapılması, failin hapse
girmesinden sonra ailesine bakılacağını vaat edilmesi, yurt dışına kaçış
işlemleri için gerekli yardımın yapılacağı gibi maddi veya manevi vaatler
yardım etmenin bu şeklini oluşturmaktadır.
Yapılacak vaat, suç işlenmesinden önce yapılmış olsa bile, vaadin
gerçekleşmesi suçun işlenmesinden sonrası için olmalıdır.
Yapılan vaadin yerine getirilip getirilmemesi,
yardım etmeden doğan sorumluluk açısından bir fark oluşturmamakta olup, vaat
edilmesi tipiklik unsuru açısından yeterli görülmektedir.
Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı
vaat etmek ile ilgili doktrindeki tartışmalı konu ise, bulunulan vaatten
kaynaklı olarak, yardım etme durumunun ortaya çıkması için failin bu vaat
nedeniyle cesaretlenmesi gerekip gerekmediği ile ilgilidir.
Bir görüşe göre, faile, suçu işlediği takdirde
kendisine vaat edilen konunun faili cesaretlendirmiş olması sonucu iradesi
üzerinde tesir yaratmalıdır. Böylece yardım etme durumunun ortaya çıkması için
gerekli olan fayda sağlanmış olacak, suç işleme kararı üzerinde etkili olarak
failin iradesi etkilenecektir.
Diğer bir görüşe göre, suç öncesinde faile suç işleme sonrası için
vaatte bulunmak yeterlidir. Bu vaadin fail üzerinde cesaretlendirmeye sebep olması
gerekmez.
Kanaatimizce ikinci görüş yardım etmenin karakteri açısından daha uygun
görülmektedir. Çünkü vaadin faili cesaretlendirip cesaretlendirmemesi fail
açısından suçun işlenmesinde bir önem taşımaz. Tipiklik unsuru açısından vaat
edilmesi yeterlidir. Kaldı ki cesaretlendirme söz konusu ise konu “suç işleme
kararını kuvvetlendirmek” açısından değerlendirilmelidir.
3.3.2.4.
Suçun Nasıl İşleneceği Konusunda Yol Göstermek
Yardım etme hareketlerinden suçun nasıl
işleneceği konusunda yol gösterme, faile işleyeceği suç ile ilgili yöntem
belirtme, kesin sonuca ulaşılabilirlik açısından detaylı bilgi verme ve akıl
hocalığı yapmak olarak tanımlanabilmektedir.
Yol gösterme, suçun işlenmesinden önce
olabileceği gibi, suç işleme esnasında da olabilir.
Örneğin, faile hırsızlık yapmak
için girdiği evdeki çelik kasanın açılmasını sağlayacak sayısal şifreler
konusunda bilgilendirme yapılması buna örnektir. Aynı şekilde failin öldürme
maksadıyla temin ettiği silahı nasıl kullanacağını tarif etmek teknik anlamda
yol göstericilik yapmak demektir.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus, yol göstericilik kavramının
yardım etme sınırlarını aşarak müşterek faillik sınırlarına gelmemesidir.
Müşterek faillik boyutuna varmışa artık yardım etmeden değil, müşterek
faillikten sorumlu tutulmalıdır.
Müşterek
faillik ile yardım etme şeklinde olan yol göstermeyi birbirinden ayırmak her
zaman kolay görülmemektedir. Ancak kanaatimize göre, yol gösterme, suçu sonuca
götürecek şekilde “olmazsa olmaz” değere sahipse müşterek faillikten söz
edilebilir. Ancak sonuca götürmüyor ama kolaylaştırıyorsa yardım etme durumu
müşterek failliğe oranla daha ağır basmaktadır.
Yol
gösterme konusu işlenen suç ile illi değer taşımalıdır. Bağlılık kuralı
konusunda da anlatıldığı üzere, yol gösterme suretiyle yardım etmeye neden olan
faydanın işlenen suç ile bağlantılı olması gerekmektedir. Örneğin, suç işlemek
üzere eve girmeye hazırlanan hırsızın taksiciye yol sorması ve bunun üzerine de
taksicinin yolu tarif etmesi fiilinde, suç işlemeye neden olan fiil ile
nedensellik bağlantısı kuruluyorsa, mesela taksicinin durumu bilerek ve suç
işlenmesine yönelik olan fiile yardım etmek maksatlı tarif ediyorsa yardım
etmeden söz edilebilirken, durumdan herhangi bir bilgisi olmayan ya da olmak
zorunda olmayan şekilde yaptığı yol tarifi ile nedensellik bağı
kurulamamaktadır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YARDIM ETMEDE ÖZEL DURUMLAR
4.1. YARDIM
ETMEDE TEŞEBBÜS DURUMU
Yardım
etmeye teşebbüs durumu iki açıdan ele alınacaktır; birinci durumda yardım eden
şahsın yardım etmeye teşebbüs durumu, ikinci durumda teşebbüs aşamasında kalmış
suçlarda yardım etme durumu incelenecektir.
Yardım
etmeye neden olan maddi ya da manevi fayda hareketlerine teşebbüs mümkün değildir.
Zira bir şahıs yardım etme niyetiyle suça fayda sağlayacak bir harekete
kalkışmak üzereyken sonran vazgeçmesi, yardım etmenin unsurlarından olan
“yardım etme hareketlerinin varlığına” aykırılık nedeniyle geçersiz olacaktır.
Yardım
etme hareketinin icrasına başlandıktan sonra hareketin kesintiye uğraması,
yarım etme sonucunu değiştirmez. Örneğin öldürme suçunu işlemek üzere karar
vermiş fail ile akşam saat 21.00’de silah vermek üzere anlaştıkları diğer
şahıs, o saatteki metroyu kaçırması nedeniyle buluşma yerine gelememiş, silahı
teslim edememiştir. Failin bu nedenle başka bir yerden temin ettiği silahla
işlediği kasten öldürme suçundan dolayı artık silahı vermeye teşebbüs etmiş
ancak başaramamış şahıs yardım eden sıfatıyla sorumlu olamaz.
Teşebbüsle
ilgili ikinci durum ise teşebbüs aşamasında kalmış bir suçta yardım etme
durumudur. Bağlılık kuralıyla paralel olarak, Türk Ceza Kanunu md.40/f.3’te
belirtildiği üzere “Suça iştirakten
dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına
varmış olması gerekir.” Yani yardım eden kişinin maddi ya da manevi hareketinin
fayda sağladığı suçun icrasına başlanmış olmalıdır. İcrasına başlanmış olan suçun failin elinde
olan ya da olmayan sebeple sonuçlandırılamamış olmasının yardım etme bakımından
herhangi bir önemi yoktur. Kanun lafzından da anlaşılacağı üzere, Suç
işlenmesinde tipiklik unsuruna uygun icra hareketinin başlamış olması, suça
fayda sağlayan maddi veya manevi hareketin yardım etmeye neden olması için
yeterlidir.
Örneğin
kasten öldürme suçu için faile silahı temin eden şahıs, failin mağdura ateş
edip vuramaması sonucu panikleyerek olay yerini terk etmesi nedeniyle işlediği
öldürmeye teşebbüs suçunda yardım eden sıfatıyla sorumlu tutulmaya devam
edecektir.
4.2. YARDIM
ETMEDE GÖNÜLLÜ VAZGEÇME DURUMU
Yardım
eden şahsın, suçun işlenmesi esnasında fayda sağlayan hareketin icrasından
sonra hareketten gönüllü olarak vazgeçmesi mümkündür.
Türk
Ceza Kanunu’na göre gönüllü vazgeçme kurumu ile ilgili olarak yardım eden şahıs
iştirakçi sıfatına haiz olması nedeniyle gönüllü vazgeçme hükümlerinden
yararlanacaktır.
Gönüllü
vazgeçmede;
a. Gönüllü vazgeçenin gösterdiği gayret dışında
başka bir sebeple işlenmemiş olması,
b. Gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen
işlenmiş olması durumlarında da yardım
eden, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanacaktır.
Söz
konusu yararlanmanın gerçekleşebilmesi için yardım edenin suça fayda sağlayan
yardım etme hareketini bırakmış olması aranmalıdır.
Gönüllü
vazgeçme yukarıdaki şartlara uygun olarak yardım edene uygulanabilirse de,
sadece gönüllü vazgeçen için geçerli olacak, diğer şeriklere tesir
etmeyecektir.
4.3. NİTELİKLİ
HALLERİN YARDIM EDENE ETKİSİ
Yardım
etmede asıl failin işlediği suçta ortaya çıkan nitelikli hallerin suç ortağı
olan yardım edene sirayeti, kanunda açık bir düzenleme bulunmaması nedeniyle
bağlılık kuralı kapsamında çözümlenmelidir.
Doktrinde
bağlılık kuralına ilişkin hükümlerin, nitelikli hallerin yardım edene sirayeti
konusunu kapsamadığı ya da yetersiz olduğu şeklinde görüşler mevcuttur.
Suça
etki edenler fiili ya da şahsi olabilir. Fiili nedenler suçun temel halinde
değişiklik yapmayan, suçun işleniş şekli, zamanı, suçun işlenişinde kullanılan
araçlar, fiil ile netice arasındaki nedensellik bağından kaynaklanan ve suçun
daha ağır ya da hafif kabul edilmesine neden olan nedenlerdir. Şahsi nedenler failin ya da suç ortağının
şahsından kaynaklanan, onları suç işlemeye iten özel amaç ve saiklerin,
mağdurla aralarındaki ilişkinin dikkate alındığı nedenlerdir. Ancak bir nedenin fiili mi şahsi mi olduğuna
ilişkin görüş ayrılıkları yaşanabilmektedir. Örneğin tasarlayarak kasten
öldürme bakımından bir görüş tasarlamanın şahsi bir ağırlaştırıcı neden
olduğunu savunurken, diğer görüş fiili
olduğunu kabul etmektedir.
Suçu
hafifleten nedenler bakımından; kişiye ilişkin nedenler ortaklara sirayet
etmemekte sadece ilgili kişi nedenden yararlanmaktadır. Örneğin TCK’nın 167. maddesinde şahsi
cezasızlık sebepleri ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler
sayılmıştır. Kişiye bağlı bu hafifletici sebepler sadece ilgili kişi için
geçerli olacak, suç ortaklarına sirayet etmeyecektir. Fiile hafifletici nedenler ise nesnel ve
lehte oldukları için ortaklara sirayet etmektedir. Fiile ilişkin hafifletici nedenlerin suç
ortakları ve fail tarafından bilinip bilinmemesi sirayet bakımından önemli
değildir. 145. maddede düzenlenen malın
değerinin az olması hırsızlık suçu bakımından fiile ilişkin hafifletici bir
nedendir ve tüm ortaklar bilsin ya da bilmesin bu hafifletici nedenden
yararlanacaktır.
Kişiye bağlı suçu ağırlaştıran nedenlerin ortaklara sirayeti
için ağırlaştırıcı neden diğer ortaklar tarafından bilinmeli ve o neden suçun
işlenmesinde etkili olmalı ya da suçun işlenmesini kolaylaştırmalıdır. Örneğin güveni kötüye kullanma suçunda hizmet
ilişkisi kişiye bağlı ağırlaştırıcı nedendir. Fiile bağlı ağırlatıcı nedenler
ise sadece nedeni bilen ortaklara sirayet etmektedir. Ortağın böyle bir nedenin
olabileceğini tahmin etmesi değil, ağırlatıcı nedenin var olduğunu fiilen
bilmesi gereklidir.
4.4. ÖZGÜ
SUÇLARDA YARDIM ETME
Özgü
suç, ancak belli bir sıfata haiz olanlar tarafından işlenebilen suçtur.
Özgü
suça iştirake TCK Md.40/2 değinilmiştir. Kanun maddesine göre; “Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini
taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler
ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur” denilmektedir.
Özgü
suçlarla ilgili düzenleme bağlılık kuralı içinde yapılmıştır. Kural gereği suça
katılan kişinin özel faillik niteliğini taşımadığı müddetçe sadece azmettiren
ya da yardım eden olarak sorumlu olabilir. Suç ortaklarının sorumluluğu işlenen
suç üzerinden tespit edildiği için suça katılanların sorumluluğu bağlılık
kuralı ile mümkündür ve bu bağlılık
kuralının işlevlerinden birisidir.
Belirli
faillik niteliklerine sahip olmayan kişi, özgü suça yardım eden olarak iştirak
ederse kanunumuza göre yalnızca yardım olarak sorumlu olabilir.